Herhangi bir öğretiyi rehber alarak yaşam yolunda yürümeye karar verdiğinizde ve pratik etmeye başladığınızda, o öğretinin size öğrettiklerinin sorumluluğunu artık almışsınız demektir. Bu evrensel bir anlaşmadır.
Bu konuyu yoga öğretisi üzerinden ele alalım. Yoga öğretisi iki şekilde pratik edilir: Bütünüyle veya Hatha Yoga şeklinde bir kısmıyla. Hatha Yoga’yı kişi; daha sağlıklı, mutlu, dengeli olmak ve bu pratiklerin sonucunda Raja Yoga yapabilecek bilinç seviyesine ulaşmak için uygular. Hatha Yoga, uygulaması oldukça rahat ve kişinin hayatına büyük bir alan açarak refah getiren bir öğretidir.
Raja Yoga ise yoganın bütünü olduğundan, oldukça ağır bir öğretidir. Çünkü bu öğreti, kişinin tüm doğrularını ve tüm bildiklerini yıkan bir süreci içerir. Zihnin modifikasyonlarını yok etmek demek, zihni de yok etmek demektir. Bu da kişinin kendi sandığı her şeyi ve dolayısıyla bunun sonuçlarını ortadan kaldırmasıyla olur.
Kişi yoga pratiğine başladıktan sonra bu niyetini unutsa bile; tıpkı yenmiş bir elma gibi, öğreti artık sisteme girmiştir ve sindirimi başladığı için, sonuçlarının yaşanması da kaçınılmazdır.
Öğretmen tarafından öğretilmiş veya yazıtlar yoluyla öğrenilmiş her bilgiden öğrenci tamamen sorumludur. Öğrenci aldığı bu bilgiyi uygulamak ve yaşama geçirmekle yükümlüdür. Alınan her bilgi yaşamda yerini bulmaya çalışır. Öğrenci bunun için çaba göstermediği takdirde, bilgi ortaya çıkmak ve kendini tezahür ettirmek için harekete geçer ve öğrencinin Akaşa’sında yer açmaya çalışır. Bunun sonucu olarak, öğrencinin başına çeşitli olaylar gelir ve öğrenci hayat dersi alır.
Pratikler sonucunda kişi ilk olarak, insan olmayı öğrenir. Örnek olarak Satya’yı ele alalım; Satya yoluyla kişi dürüstlüğü öğrenir; pratikler sonucunda insanlara iftira atmayan, yalan konuşmayan, gevezelik (boş konuşma) etmeyen birine dönüşür. Elbette bazen öğrenci buna direnç gösterir ve dönüşemez. Satya bir kez öğrenildi mi, artık öğrencinin hayatında bedenlenmek için tüm gücüyle çalışır. Öğrenci bu süreçte eski alışkanlıklarını bırakamadığı için, zihinde halihazırda yer alan modifikasyonlar varlığını sürdürmek için direnebilir. Böyle bir durumda ise pratik o kişinin hayatını alt üst eder. Modifikasyonların yıkılabilmesi için bunun sonuçlarını yaşayabileceği çeşitli “hayat dersleri” ortaya çıkarır. Nasıl ki bedendeki mikropların ölmesi için vücut ateşi yükselir; kişinin de öğretiye gösterdiği direnç kadar, yaşadığı olayların alevi şiddetlenir. Böylelikle pratik, içindekini söke söke atması için fırsatlar yaratır.
Pratik insanda illa ki güzellikler açığa çıkarmaz; insanın içinde ne varsa önce onlar açığa çıkar. Öğrencinin öğretiyle ve öğretmeniyle olan ilişkisine göre bu açığa çıkanlar; matta, pratikte veya hayatın içinde çözülebilir. Öğrenciler pratiğe başladıktan bir süre sonra ilk olarak içlerinde saklı kalmış; yalan, şiddet, açgözlülük, anlayışsızlık gibi haller açığa çıkar. Bu süreçte; öğrencinin öğretiye karşı teslimiyeti yoksa, başka bir deyişle öğretiye karşı güveni ve inancı tam değilse, bu hallerde sıkışıp kalması kaçınılmazdır. Böyle bir durumda -Teslimiyet tutumu olmadığı takdirde-öğretmenin yapabileceği bir şey de kalmaz ve öğretinin öğrettiklerinin yaşama geçmesi rolünü artık hayat teslim alır…
Örneğin Om mantrasıyla kişi “her şey bir” dediğinde, varoluşa “içimde bir olmamı engelleyen her ne varsa, beni onlarla yüzleştirerek özgürleştir” demiş olur. Yaşamında görünür hale gelen bu engelleri kişi fark ettikçe, öğretmeninin yol göstericiliği sayesinde engelleri bir bir aşar. Bazen de bunlarla yüzleşmek ve bunlardan özgürleşmek için öğrenci yeterince hazır değildir. Boyundan büyük laflar eder ve pratiğin boyundan büyük aşamalarına yol almaya çalışır. Böyle bir durumda ise pratik çarpar...
Pratik, kişinin ağzına aldığı her kelimeyi hayatının ortasına “çat” diye getirir. “Her şey birdir” der ve hayatının göbeğinde büyük ayrılıklar yaşar. Satya der ve hayat ona öyle deneyimler sunar ki içinden büyük bir yalancının çıkmasına şahitlik eder. Ahimsa der ve öyle olaylar yaşar ki hakaretler, iftiralar yoluyla psikolojik ve hatta bazen bedensel şiddet uygular… Pratik ona daha orada olmadığını göstermek için sağdan ve soldan sertçe çalışır. Pratik kişiye o bilgiyi uygulamaktan ne kadar uzakta olduğunu göstermek suretiyle, kişinin hayatında o bilgiyi çalıştıracak yeri hazırlar.
Hatta diyebilirim ki sistem öyle kusursuz işler ki; Rumi’nin sosyal medyada paylaştığınız bir öğretisinin bile sorumluluğu sizin üzerinizdedir. Söylediğiniz her söz sizden çıktığı için, evrensel planda sizin Akaşa’nızda yer sahibi olur. Velev ki bu yeri bulamadı, daha önce de söylediğim gibi hayat size bu öğretilerin yerini bulması için “hayat dersi” verir.
Bu yüzden öğretilerin basamak basamak ve bir öğretmen yoluyla pratik edilmesi çok önemlidir. Öğretmene teslimiyet, bir doktora teslimiyet gibidir; doktora güvendiğiniz için gider ve onun verdiği ilaçları kullanırsınız. Güveneceğiniz bir öğretmen bulun ki, bulunduğunuz aşamayı size gösterebilisin ve pratiğin kaldıramayacağınız basamaklarına geçerek, bilginin altında ezilmenize engel olsun. Güveneceğiniz bir öğretmen bulduğunuzda ona kalbinizi açın ki, söyledikleri kulağınızın kusurlu algısıyla değil; gönlünüzün “birlik” arayışıyla duyulsun. Unutmayın: Uygulamadığınız veya uygulayamayacağınız bir bilgiyi sanki “yapıyormuşcasına” dilinize veya bedeninize almayın. Aksi halde öğreti çarpar…
Editör: Çetin Çetintaş
Comentarios