top of page

Şefkat Ne Değildir?



Yazarımız sevgili Hande Tarıman dergimizin ilk sayısından beri “Kalpten Kalbe” köşesinde şiddetsizlik, öz şefkat, şefkat kavramlarının özellikle ilişkiler ve iletişimimize olan yansımalarını konu alıyor ve bazı sayılarımızda bunlarla ilgili pratikler paylaşıyor.


Bu yazısında yaşama ve olaylara kalp gözüyle bakmamızda önemli etkisi olan, bizi yaşamla ve karşımıza çıkardığı her bir parçasıyla bütünleyen şefkat duygusuna odaklanıyor. Özellikle iletişim konusunda şefkatli olmanın ne olduğunu anlayabilmemiz için öncelikle şefkatin ne olmadığına dikkat çekiyor ve nelerin şefkatten bizi uzaklaştırdığına odaklanıyor.


Peki Şefkat Ne Değildir:


Şefkat merhamet değildir.

İnsanlara acımak şefkatli olmak değil aksine kendini üstün ve ayrı görmektir.


Şefkat nezaket değildir.

Nazik ve kibar olma çabası bizi samimiyetten uzaklaştırırsa şefkatten de alıkoyar.


Şefkat, sevgi sözcükleri ile konuşmak değildir.

Sevgiyi dile pelesenk ederek, iletişimde canım, cicim, kuzum gibi sevgi sözcüklerini kullanmak iletişimi yumuşatır veya bazen süsler. Şefkatin aslını göstermez.


Şefkat, sessiz kalmak değildir.

Zarar vermemek adına kendinden vazgeçerek pasif bir oluş hali ancak kendimize zarar verir ve bazı şeyleri erteler.


Şefkat, gelen isteklere evet demek değildir.

Şefkatli olmak için insanları mutlu etmek, kabul edilmek veya onaylanmak gerekmez.


Şefkat affetmek değildir.

Af eden kişi kendini olandan ayrı, o kişiden gayrı bir yere koyar.


Şefkat hoş görmek değildir.

Af eden gibi hoş gören de benliktir. Oysa şefkat sadece hoş olanı görmektir.


Karşılaştırma yapmak, rekabet etmek bizi şefkatten uzaklaştırır.

Zihin genellikle “en” ve “daha” olmak ister. Bu da kendimizi olduğu gibi kabul etmekten bizi alıkoyar.


Karşımızdakine sitem etmek bizi şefkatten uzaklaştırır.

Beklentiler karşılanmadıkça sitem ederek karşımızdakini yüklere boğmak bizi şefkatten alıkoyar.


Bir konuda şikayet ederken şefkat alanından çıkarız.

Beklentiler yüzünden şikayet artar. Şikayet kalbi kapatır.


Şefkat kendimizle bir diğer deyişle düşüncelerimizle olan ilişkimizde başlar.

Kişi kendine ne kadar şefkatli ise bir başkasına da anca o kadar olabilir.


Zihnimizde konuşan iç sesimizin kullandığı dilin niteliği önemli bir göstergedir.

Kendini yargılayan suçlayan cümleler kuran kişinin başkalarına şefkatli olabilmesi neredeyse imkansızdır.

Şefkat insanın kalbinin sesi, vicdanıdır.

Zihin ve egodan ya da bir öğretiden veya ideolojiden beslenmez. Birebir kişiyle ilgilidir.

Bir öğretiyi uyguluyoruz diye şefkatli olmayız. Bizi şefkatli yapan şey düşüncelerimiz ve eylemlerimizdir.


Şefkat kabuldür. Olanı olduğu gibi kabul etmektir.

Kabul edemeyen kişi hakikatı idrak edemez, idrak edemeyen kişi şefkat duyamaz.


Şefkat rızadır. Sınırdır. Sınırın içinde durabilmektir.

Şefkatli kişi kendi sınırlarını en iyi bilen ve ifade edendir. Bundandır ki başkasının sınırı ve alanını da görür ve kabul edebilir.


Şefkat sınavı ancak canımız gerçekten yandığında verilir.

Şefkatli olma hali en zor anımızda, durumu, insan(lar)ı en yargılamak istediğimizde, en çok adalet ve hak arayışı ihtiyacı içinde olduğumuzda, nasıl düşündüğümüz ve davrandığımızla ilgilidir.


Öyle abartısız bir yerdir ki şefkat, hiçbir abartı onun varlığını örtemez ve yine öyle parlaktır ki şefkat, ondan uzaklaştıran tüm sesler veya sessizlikler bile onun ışığını örtemez.


Yani şefkatli olma hali bir gelinciğe bakmak gibidir. Koparmak istemesen de hiç dokunmamak ve sadece izlemek gibi. Çünkü nefes alsan o yapraklar uçabilir. Gelinciğe bir şey olmaz belki ama yaprakları artık yoktur.


İnsana bir gelincik misali davranmaktır şefkat. Her an bir nefesinle, sözünle yapraklarını döküp çırılçıplak kalabileceğini bilirken bunu ona yapmamaktır.


Şefkat sınavında hepimize kolaylıklar olsun.


Hande Tarıman



Comments


bottom of page