top of page

Gerçek Güç Gerçek “Ben”dedir


İnsan dediğimiz eğer ki sonsuz evrenin bir parçası ise, bu sonlu yaşamda minicik bir varlık olarak ne kadar gücü olabilir sizce? Peki yine de bazen, o minicikliğe rağmen dağları yerinden oynatacak kadar da güçlü ve canlı hissetmez misiniz kendinizi?


Peki nedir bu hissin adı, tarifi?..


Bu his, insanın gerçek potansiyelini hissetmesidir. Yaşam enerjimiz, bir şeyi gerçekleştirebilme / yapabilme kapasitemizdir. Peki böyle düşününce; sabahları erken kalkan, sporunu yapan, kendine özen gösteren, işine giden, söyleneni yapan, düzgünce çalışıp parasını kazanan birinin yaşamda tüm potansiyelini açığa çıkardığını söyleyebilir miyiz? Cevap maalesef ki hayır...


İnsanın en merak ettiği sorulardan biridir yaşam enerjisinin onu hayatta neleri gerçekleştirebilecek kadar beslediği? Nedir insanın gerçek potansiyeli diye sorduğumuzda ise, burada içsel bir olgudan bahsederiz. Bu tanım, dışarıdan bize verilen hedefleri, dayatılan hayatları yaşamak, bir şeyleri başarmakla ilgili değildir. Olabileceğimiz en yüksek versiyonumuzun içimizde bekleyen halidir. Bizi dürtendir, düşündürendir. Bizi heyecanlandıran, hatta bizi korkutandır. Korktukça içimizde birikendir…


Korktuğumuz her şey, gerçek gücümüzün de bir göstergesini taşır içinde aynı zamanda. Bir şeye korkacak kadar yakından bakmıyorsak, zaten o şey bizim yolunuzda, fıtratımızda olmayabilir. Ve elbette yaşamda görüş alanımıza giren bazen bir kitap, bazen bir film, bazense bir insan, bizde saklı duran o enerjiyi uyandırmak için gelir. Orada özümüze dair bir inci bulunmayı bekler. Ve bu buluşmalarla, o bekleyen enerjimiz ya bir şeye dönüşür ya da fark edilemeden öylece üzeri örtülür… Bilirsiniz ki hayatta bazen “Ben bunu yapamam!” deyip bıraktığımız anlar olur. İşte o açığa çık(a)mayan enerjiler, çoğu zaman bu vazgeçişlerle fiziksel veya psikolojik sorunlar olarak da hayatlarımızda yerini böyle bulur.

Gerçek potansiyelimizi hayata geçirebilmenin adımlarından biri önce hayal edebilmektir. Bir hayalimiz yoksa, potansiyelimizi açığa çıkartmaya ihtiyaç da yoktur. Çünkü yaşamda ne istediğini bilmeyen bireylerden gerçek ve samimi bir odak, enerji, adım görmek çok da mümkün olmaz.


Kendi gücümüzü fark edebilmenin bir diğer adımı ise bireysel yetenek ve yetkinliklerimizin farkına varmaktır. Yetkinliklerinin bilincinde olmayan biri, istediklerini yapacak gücü de kendinde bulamaz. Vazgeçer. Yine de hatırlamak gerekir ki, hayatımız boyunca yaptığımız her şey, bu yaşamda gerçek gücümüzü ortaya çıkaracak becerileri de bize kazandırır…


Kendimden örnek verecek olursam; yaşamımın her alanında “en iyisini” hedefledim ve çoğu zaman da bunu gerçekleştirdim. Kariyer hayatımda bir bankada üst düzey yönetici adayı olma noktasına geldim. Yıllarca piyano çaldım, koro şefliği yaptım. Sonra bir duvara çarptım. Hepsini bıraktım. Küskünlükle kendimi yogaya, meditasyona verdim.


Sessizlikte kaldım bir süre. Sessizlik bana yogadan vazgeçmememi söyledi. Zaman geçti, işimden de eşimden de ayrılarak yepyeni bir hayata soyundum.


Kim bilebilirdi ki on yaşında aldığım bir senelik bale dersleri otuz beş sene sonra işime yarayacaktı; onca zorlu sınav vermenin getirdiği öz disiplin anlayışım yogada, meditasyonda, inzivalarda sabır ve sebatla pratiği gerçekleştirmeme yardımcı olacaktı; çaldığım piyano ve gitar ile mantralar söyleyecek; 18 yaşında merak saldığım namaz yönelimim bugün manevi dünyamı zenginleştirecekti.


Yeterince iyi olmadığımı düşünerek yarım bıraktığım, hatta küstüğüm her şey biliyorum ki bugün bana hizmet ediyor ve etmeye de devam edecek. Yarım asırlık halimle; bedenimin sınırlarının ötesinde, zihnimin dehlizlerinin içinde, kalbimin karmaşasında dolanırken içten içe biliyorum; gerçek potansiyelimi tam anlamıyla harekete geçirmek için buradayım…


Yogada “Atman” dediğimiz öz benlik, zihinlerimizde tanımlı olan “ben” değildir. “Gerçek” olandır. Gerçek gücümüz ise, en hakiki, en içten şekilde bize bahşedilmiş nitelikleri kullanabilme gücümüzdür. Bu güç, gerçek benliğimizden, kalbimizden gelir.


Kafamızdaki hesap kitaplarla attığımız her adımın, bir gün yine zihnimizde çizdiğimiz sınırlarla önü tıkanacaktır. İşte o zaman yeterince yetenekli olmadığımızı, yeterince iyi olmadığımızı düşünür ve esas gücümüzü es geçmeye başlarız. Gerçek gücümüzü bildiğimiz noktada ise artık soru işareti yoktur. Kendimizden şüphe etmeyiz. Mükemmel olma çabamız yoktur. Attığımız adımlar samimiyetle atılır. Çabasız bir akış içine gireriz. Zorluklar bize doğal gelir. İçimizdeki ateşi perçinler. Bize yetersiz olduğumuzu değil, kendimize dürüstçe bakmamız gerektiğini hatırlatır.


Kalben yaptığımız şeyin içinde gerçekten var oluruz. Önünde durulamaz bir ses, bir nefesle, adeta uçarcasına adımlar atmaya başlarız. Yaptığımız şeye aşık oluruz. O şey mükemmel olduğu için değil, tam da kalbimizden çıktığı ve bize özümüzü yansıttığı için…


Hande Tarıman

Comments


bottom of page