Değişimin Doğası
Değişim…
Tek kelime, içinde bazen insanın aklının alamadığı, sınırlarını zorlayan anlamlar barındırıyor. Eminim herkes sayfalarca yazabilir değişim hakkında. Üzerine saatlerce konuşabiliriz. Söylerken dile çok kolay gelen, fakat içinden geçerken aynı anda birçok şeyi insana idrak ettiren bir kavram değişim. İçeriği, kelimenin kapladığı alandan daha büyük, daha derin.
Değişimden ne kadar kolay bahsedersek bahsedelim, kontrolümüz dahilinde olmadığında ya da hiç beklemediğimiz bir zamanda gerçekleştiğinde en nihayetinde bir durup düşünüyor insan “Şu an bana neler oluyor?” diye. Değişimden kaçılamayacağını ezbere biliyoruz ama zamanı geldiğinde onu nasıl karşılıyoruz, ne anlıyoruz değişmekten? İşte orası büyük bir soru işareti... İşte biz de şimdi tam o soru işaretinin olduğu yerdeyiz. YogaKioo Dergi 5. Sayı… Değişimin doğasıyla buluşmaya hoşgeldiniz…
Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu ezbere bildiğimiz gibi, değişmek ya da değişmemek adına aldığımız insani kararların da bir noktada geçersiz kaldığını, olana direnerek değil idrak ederek elimizden geleni yapmaya devam etmemiz gerektiğini içinden geçtiğimiz süreç hepimize bir kere daha hatırlatıyor. İçinde bulunduğumuz sürecin bir sonucu olarak, Nisan ayında çıkmasını planladığımız 5. sayımız Mayıs ayında sizlerle buluşuyor, üstelik dijital formatta. Değişimin tezahür etmiş bir formunu bu satırlarımı okuduğunuz ekranda bile somut olarak görebiliyorsunuz mesela. Ne zamandır evlerimizdeyiz. En son ne zaman bu kadar uzun süre evlerimizde kalmıştık belki hatırlamıyoruz bile. En son ne zaman evimizdeki mobilyaların yerini değiştirmiştik, elimizdekilerle bir şeyler yapmayı denemiştik? En son ne zaman sokakları gündüz gözüyle gerçekten ıssız ve sessiz görmüştük, dinlemiştik? Belki hatırlamıyoruz bile… İnzivaya çekilmek istiyorduk, çekildik. Kendimize ayıracak zamanımız yoktu, artık bol bol zamanımız var. Belki yorgunduk, dinlendik. Belki çok aktif yaşıyorduk, şimdi yaşamın aldığı aksiyon karşısında pasifiz… Yaşam bir anda başka bir hızda, başka bir idrakla akmaya başladı. Yani her şey yeni formunda sistemine devam etmek üzere değişti…
Evrenin yasası değişim. Değişiyoruz... Her an, her saniye. Her ne kadar bunu kendi kararımızmış gibi yaşamaya çalışsak da yaşam kendi zamanında, kendi tarzında değiştiriyor hepimizi. Anlayıp anlamamamıza bakmıyor, hazır mıyız değil miyiz pek de umursadığı söylenemez. Verdiği küçük sinyalleri anlayamadığımızda daha büyük sinyallerle bizi hareketin doğasına uymaya davet ediyor. Uzun zamandır evlerimizde kendi hallerimizle muhatap olmanın içinde işte bunları yavaş yavaş fark ediyoruz artık.
İçinden geçmekte olduğumuz bu süreç her birimizde başka kapılar açtı ve açmaya da devam ediyor. Belki özledik uzak kaldık diye, belki de uzak kaldıkça yeni yeni tanımaya başladık birbirimizi... Zorlandığımız yerde yüzlerimiz daha çok birbirine döndü ve belki daha çok birbirimizin halinden anlamaya başladık.
Sistem kendi dengesini kurarken, biz de direnmeden onunla hareket etmeyi öğreniyoruz. Yeni yeni alışkanlıklarımız oluyor mesela. Kimimiz evinde kendi doğasını yaratırken, kimi hiç bilmediği bir yönünü keşfediyor, kimi hiç aramadığı uzak akrabalarını arıyor. Dışarıdan bir kum saatine bakmak gibi şu an yaşadıklarımız… Baktığında zaman akıyor ve kumlar azalıyor diyorsun, bakış açını değiştirdiğinde boşalan alanın yeniden dolduğunu görüyorsun. Boşalan alan için yeni bir zaman dilimi başlıyor. İşte bunları düşününce tanımlarla belirlediği hayatını bir daha durup düşünüyor insan. Evlerimizde kaldığımız bu süreç bizi birbirimize yaklaştırdı mı yoksa uzaklaştırdı mı gerçekten? Mesafe aslında ne demek? Sınırları bir virüs mü çiziyor yoksa zaten o sosyal mesafenin içinde yaşıyorduk da o şimdi bize sadece kendimizi mi gösteriyor? Düşünecek, idrak edecek çok şey var. Tam dönemi, su akacak yolunu bulacak. Bir gün belki bu satırları dönüp okuyacak ve köprünün altından ne sular aktı diyeceğiz. Ama şimdi suyun ne yöne aktığını görmek için hep birlikte burada olma zamanı…
Özlemimiz bu sayıda biraz daha uzun sürdüyse de, bu ay yayın hayatımızda ilk defa dijital formatta karşınıza çıkıyoruz. Kapağımızda Nöroloji Uzmanı sevgili Dr. Eren Gür yer alıyor. Eren, yoga pratiği olan bir doktor olarak Pandemi sürecindeki deneyimlerini ve değerli tavsiyelerini bizimle paylaşıyor. Paylaştığı bilgiler için hem ona hem de bu süreci bizlere kolaylaştırmak adına canla başla çalışan tüm sağlık sektörü çalışanlarımıza yeri gelmişken bir kere daha teşekkür etmek istiyorum.
Bu sayıda konumuz tam da içinden geçmekte olduğumuz süreci anlatan bir konu; “Değişim”. Yazarlarımız sayfalar boyunca bize değişimin yaşamın içinde karşımıza çıkan binbir türlü hallerinden bahsettiler. Kütüphane bölümünde sonsuzun niteliklerinden biri olarak bu kavramı masaya yatırdılar ve değişim nasıl algılanmış, nasıl yorumlanmış bunu araştırdılar. Fatma Alkaya astrolojik olarak günümüzün yorumunu yaparken, Esra Pulak “Değişim Nefesle Başlar” diyerek kaleme aldığı yazısıyla nefesin önemini bize yeniden hatırlattı. Bu sayı sizinle buluşana kadar sadece değişmekle kalmadık, paylaşacak çok da hikaye getirdik yanımızda. Serra Sağra’nın Büyülü Orman’ına daldık ve ondan Druidlerin hikayesini dinledik, asanaların ardındaki mitoloji bölümünde yine pozları incelerken kendimizi hikayelerin içinde bulduk. Çok daha fazlası birazdan çevireceğiniz sayfalarda sizi bekliyor olacak.
Sonuç olarak hayatın değişimini anlatmakla bitiremesek de doğasını yaşayarak anlayabiliriz. 5. sayımızda biz de değişimin doğasını anlamaya çalıştık. Paylaştığımız bilgilerin yaşamınızda yerini bulması dileğiyle. Keyifle okuyun.