Fasya, en güncel bilgiyle bakıldığında daha derin anlaşılabilen, hissedilebilen bir sistem. Bu yıl Nobel ödülünün fasyaya dair bir araştırmaya verilmiş olması da bunun önemini destekler. Bilgi yoğunluğu fazla bir alan olmakla beraber, mekanizmaları aynı zamanda sade ve uygulaması pratik bir alan olan fasya ile çalışarak kendimize bakmak aslında oldukça kolay. Bu nedenle sizinle iki ipucu paylaşıyorum… Bazen bir şeyi anlamaya çalışırken içgüdüsel olarak bedene öğrenebileceği bir ortam oluştururuz. Yaşamı anlama ve yansıtma aracı olan fasyayla çalışırken de durum böyledir. Fasyayla ilgili bir çalışma yapılacağı zaman ilk olarak nörolojik sistemi uyandırmak ve fasya ağı içinde nörobiyolojik bir diyalog başlatmak, bedene pratiği içine sindirebileceği fırsatı verir.
Bunu sağladıktan sonra atılabilecek ikinci adım ise rehidratasyondur. Rehidratasyon, ilk bakışta fasyanın “gevşeme” özelliğinin de teknik adı gibi görünür. Fakat fasyanın yaptığı şey gevşeyip sıkılaşmaktan biraz daha komplekstir. Bu adımda, dokulara canlı olduklarını hissetirmek, dokuların daha iyi ve yüksek bir zeka kapasitesi ile işlemelerini sağlamak için dokuları egzersiz ve yaşam tarzı destekleriyle nemlendirebiliriz. Bunun için fasyal egzersizlerde kompresyon ve gerilimsel uzatma teknikleri kullanırız. Dokunun canlılığı artarken uzama ile işleyen mekanizma fasya için basit bir esneme değil, canlı ve dinamik bir elastikiyet olarak işler. Yani fasya, duruma göre en az üç boyutlu örüntüsünü açar-kapatır, şekil değiştirir, enerjiyi bir yay gibi depolar, dönüştürür ve yeniden adapte olur. Bu aynı zamanda nörobiyolojik bir süreçtir. Bu nedenle kaslardan öte bir alanı işaret ettiği için bedendeki fasyal hatlara bugün bazı ekoller miyofasya yerine “nörofasya” demektedir.
Adapte olabiliyor olmak, beden bölümlerini ayrışmaktan, kompresyon altında ezilmekten, kırılmaktan, zarar görmekten korur. Bu öyle bir korumadır ki buna teknik olarak “fasya, gerilimin bedeni ele geçirmesine engel oluyor” diyebiliriz. Bu anlamda nörofasyal sistem bir stabilite sistemidir. Olana karşı bedendeki tavrı dönüştürür. Nörofasyal egzersizler, siz ve bedeniniz arasındaki diyaloğun dilini ve beynin çalışma kalitesini günceller.
Manuel Terapist ve Melt Method sisteminin kurucusu Sue Hitzman, fasyaya bedendeki “Çi” sistemi diyor ve otonom sinir sistemini ve bu sistemin üç regülatörü olan stres, tamir ve hazım mekanizmalarını öğrenmenin fasya çalışmaları için şart olduğunu düşünüyor.
Bir yerimiz ağrıdığında ve bununla ilgili profesyonel yardım talep ettiğimizde, bu bilinçle çalışmayan bir sistem hemen o bölgeyi tamir, müdahale, ameliyat etmek gibi bir tepkiyle gelebilir. Zaman zaman bu tür müdahaleler tabii ki hayat kurtarıcı olsa da, fasya bakış açısıyla bu yaklaşımı “ilk tepki” olmaktan çıkarmak bize alternatif bir bakış açısı sunar.
Yenilenmek için konuşulan dili güncellemek, düşünmenin ve hissetmenin niteliğini değiştirir. Yardım için yeni ve güncel araçlar ararken aslında önceliğimiz kendimize gösterebileceğimiz şefkatli bir alandan başlamak olabilir. Nasıl aradığımız da süreç içinde böylece değişir. Saldırmak yerine sevmek, veri toplamak, dinlemek… Kendimize yaklaşmak için sade, nazik ve işe yarar araçlar kullanmak. Bedenle hakiki bir diyalog kurmak için gereken ekipmanlar bu kadar. Yeni bir dille, şefkatle bedene yeniden bakabilmek dileğiyle…
Editör: Burcu Tuncel
Comments