“Ben kimim?” sorusuyla başladı her şey… Aslında hepsinden de önce “Var mıyım, yok muyum?”la başladı. Ama bu soruyu düşünen olduğuna göre Descartes’in de dediği gibi “Cogito ergo sum”, “Düşünüyorum öyleyse varım”a vardı gerçeklik. Peki varsam neyim? Kimim? Neden buradayım? Her şeye dönüşebiliyorum… Birinin kızı, birinin eşi, birinin annesi, birinin arkadaşı, birinin diş doktoru, birinin öğrencisi, birinin öğretmeni… Bunların hiçbiri beni tanımlamıyor. Sadece olduğum halimi indirgiyor, daraltıyor. Bundan öte bir şey olmalı…
Nereden geldin biliyor musun? Ya da nereye gideceğini… İşte insanlığın çıkmaz sokakları. Doğduğun anda karşındakini gördün ve kendini hep karşındaki ile tanımladın. Tanımladıkça, daralan küçük bir saksı boyutuna indirgedin yaşamını. Oysa bir orman gibi kardeşçesine birbirine her an köklerle, enerji ağları ile bağlı olduğunu hatırlayarak yaşamak varken…
Kendini ayırdın, sınırlarını çizdin, sınırların içine sadece seçili olanları aldın. Zevke tutundun içinde boğuldun, acıyı görmezden geldin “Aman benden uzak dursun!” dedin. Kendini üstün gördün, küçük gördün, farklı gördün, aciz gördün, yetersiz gördün, muhteşem gördün…
Gerçekte ne olduğunu anlayamadığın için zihnindeki ezberlenmiş düşünce kalıplarıyla, bilinçaltının girdaplarında gizlenen arzu ve isteklerinle ve farkında olmadan oto pilotta verdiğin kararlarla sürdürdün yaşamını.
Cevap hem çok basit hem çok karmaşık. Nefes alıp vermeyi düşünüyor musun? Hayır, çünkü nefes kendi kendine giriyor ve çıkıyor. Kalbinin, beyninin ve diğer organlarının nasıl çalıştığını düşünüyor musun, müdahele ediyor musun? Hayır, çünkü içeride kendiliğinden saat gibi işleyen muazzam bir matematik var. Sürekli tesirler altındasın.
Hala her şeyi kendin yaptığını mı zannediyorsun? Yanılıyorsun dostum. Hayat zaten oluyor. Senin buradaki rolün ise olana direnç göstermeden ve olanın en hayırlısı olduğunu kabul ederek elinden gelenin en iyisini sunmak.
Bhagavad Gita, yoganın tanımının ilk yer aldığı kitaplardan biri. Hindu epik Mahabharata Destanı’nın bir bölümünü içerir ve “Yoga, eylemlerde ustalıktır.” der. Sen aslında neyi yapacağını değil, neyi yapmayacağını seçebiliyorsun. Tesirler her an geliyorlar. Sen düşünceler içinde kaybolmuşsan ve kendini zihninle tanımlıyorsan; o tesirlerin neden, nereden geldiğini anlamadan, hakkını veremeden de geçip gidiyorlar. Sen içine bakıp anlayana kadar bu böyle sürüp gidecek ve sen sürekli aynı döngülerin içinde debelenip duracaksın.
Ne zaman ki evrendeki her şeyle bağını hatırlamaya başlayacaksın; işte o zaman yavaş yavaş gelen tesirleri, enerjiyi okuyacaksın. İşte o zaman eylemlerde ustalık devreye girecek. İşte o zaman “Ben kimim?” sorusunun cevabı görünür, bilinir, deneyimlenir olmaya başlayacak.
Zihnini oldurma sevdasından kurtarabilirsen, bil ki ne oldun ne de olacaksın. Zaten oluyorsun…
Editör: Sinem Alatan
Comments