top of page

Fasyal Adaptasyon ve Bedene Dair Statik Kavramlar



Fasya dokusundaki pek çok hücre arasında, doku gelişimi ve dokular arası kuvvet iletiminde aktif rol alan miyofibroblastlar, adapte olma özelliğine sahiptir. Bu adaptasyon çok boyutlu ve sistemlidir. Yani bizim eski terminolojide “esneme” ya da “kasılma” olarak bildiğimiz kavramlar aslında fasya açısından farklı kutuplara doğru etki eden çoklu kuvvetler doğrultusunda adapte olmadır sadece. Fasya bunu mikro ve makro ölçeklerde ve pek çok sistemle eş zamanlı olarak yaptığında yukarıdaki iki kavram, fasyanın biyo-tensegrite kapsamında ortaya koyduğu dinamik canlılık hareketini anlatmakta günümüzün bulguları kapsamında yetersiz kalıyor.


Her bir ünitesi canlı olan piksel piksel işlenmiş, akıllı bir doku hayal edin. Sıkıştığında ne olur? Fasyanın dokusu, fiziksel, nörolojik ve duygusal olarak strese tepki verir. Sıkışır, gevşer, nemlenir ya da pelteleşir. Bu durumun bedensel karşılığında bir ucu suda yüzen ipeksi bir yapı iken diğer ucu ağır, suda batan kaba bir tabaka düşünebilirsiniz. Aynı yapının kaba bir versiyonu. Bazen yalnızca hareket ile dahi bu sıkışıklık ve ferahlık spektrumunda değişen fasya peki bize ne anlatır?


Sıkışıklık varsa ilk olarak fasyanın kendi içindeki birimler arası alışverişin azalacağı, bazı birimlerde duracağını gözümüzde canlandırabiliriz. Dolayısıyla beslenemeyen birimler ve kayıplar olacaktır. Kayıplardan dolayı artık ürün artacak, enflamasyon artacaktır. Enflamasyon; bugünün sosyal medyasında dönen hızlı haberlerde kendisiyle savaşılan bir şey gibi görünürken, aslında tam da böyle bir durumda ferahlamayı sağlayan mekanizmadır. Sıkışılır ki tazeliğe doğru hareket başlasın. Dokular arası sıvının kalitesi değişmelidir ki kalite kontrol birimlerine giden bilgi doğrultusunda yeni sıvıya alan açılsın. Biz fasyada bu akışı en görünür yoluyla hareket ile yönetebiliyoruz.


Eskiler “ıslah olsun” derler. Ne güzel laftır. Yani, yenilensin. Yeni ve daha geniş hareket dili ile, fasya üzerinde yer alan ve sinir sisteminin uzantıları mekano reseptörler, aynı bir Lunapark’taki hedef oyunundaki gibi teker teker ve sistematik biçimde uyarıldığında fasyadaki yenilenme mekanizmaları harekete geçer. Doğru beslenme, duygusal istikrar, efektif hareket ve öz-bakım ile fasyamız ne durumda olursak olalım iş birliği yapmaya hazır olan bir sistemdir. Üstelik bu iş birliği bedendeki tüm yapıların üstünde beynimizin nörobiyolojisini de etkileyecektir. Yani yapabileceğimiz şey kendimizi “uygun” anlarda yakalamak ve fasyaya tam da bu anlarda onu güçlendirecek ve gelecek yaşantılarımızda adaptasyon formunu değiştirebilecek bakımı vermektir.


Şuana kadar çok büyük efor ile ve yer yer zarar vererek sürdürülen pratiklerin de bu metodoloji ve bilimin ışığında, kendi karakterlerini koruyarak yükselen standartlarla güncellenme vakitleri geliyor. Fasya bilgisi, pratikte kalite ve sürdürülebilirlik arayışı için doğru araçları sunan detaylı ve teknik bir alan. Bu alanın adaptatif yapısını anlar ve pratiğimizi bu yönde dönüştürürken bizler de kendi kolaylığımız için, dilimizde egzersize dair önceden tanımlanmış statik kavramları yenileyerek bir katkı koyabiliriz. Zira bedenimiz bizim bilincimize intikal edene kadar, zaten pek çok şeye adapte olmakta. Neden aktif bir farkındalıkla eşlik etmeyelim? Bütünlük de biraz bu değil mi?


Editör: Burcu Tuncel

Comments


bottom of page